Karabük Üniversitesi
Rektör Yardımcısı
Prof. Dr. Mustafa YAŞAR
Üniversitemizin bu günlere gelmesinde büyük uğraş veren, gecesini gündüzüne katan ve üniversitemiz için büyük bir şans olan Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Mustafa Yaşar’la hem üniversitemizin marka değerini yükselten hem de gelecekte dünyaya açılan penceresi olacak olan üniversite-sanayi işbirliğini en güzel örneği olan Karabük Teknokent ile ilgili çalışmaları hakkında görüşlerine başvurduk.
Sayın hocamızın sorularımıza içten cevaplarını Ekonomi Karabük okuyucularına ve Karabük kamuoyuna sunuyoruz. Teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Mustafa Hocam, üniversite-sanayi işbirliğine bir rol model olan Teknokent Bölgeleri hemen hemen tüm güçlü üniversitelerinin önceliği. Bu anlamda Karabük Üniversitesi Teknokent’i için büyük çaba harcadığınızı biliyoruz. Karabük Teknokent ’in nasıl bir kuruluş hikâyesi var?
Aslında eski rektörümüz rahmetli Burhanettin Uysal zamanında başladı. Şu anki rektörümüz Sn. Refik Polat da bu oluşuma çok büyük önem ve öncelik verdi. Öncelikle onun gayreti ile oldu. Biz de üniversitemizde bir grup oluşturduk. Bilgisayar mühendisi iki hocamız, ben, birkaç memur arkadaşımız görevlendirildik.
O zamanki sanayi bakanımız buraya ziyarete gelmişti. Bu konuya yetkililerimiz, valiliğimiz baş üstüne dediler. Biz de bunlar üzerine bir fizibilite raporu hazırladık, Karabük’te neye ihtiyaç var diye araştırma yaptık. Yaklaşık 100-150 sayfalık bir rapor hazırladık. Bu raporla bakanlığa müracaat ettik. Çünkü gerçekten Karabük’ün ihtiyacı var, üniversitemizin sanayi ile buluşmaya ihtiyacı var. Herkes bir şeyler yapıyor muhakkak, yüksek lisans yapıyor, doktora yapıyor, çalışıyor ama sanayi ile buluşmanın iki yöntemi var. Biri Teknoloji Transfer Ofisi, diğeri ise Teknokentler. Üniversitemizin Teknoloji Transfer Ofisi de var fakat Teknokent’te şirketleşme olayı olduğu için o daha öncelikli, daha iç içe oluyor.
İlk başlangıcımızın sebebi tamamen Sn. Rektörümüz Refik Polat’ın bize görev vermesi ve “bu yapılacak” demesi. Bakanlık da bu işe çok sıcak baktı. Biz de buradaki tüm şirketleri ziyaret ettik. Kardemir’den başlayarak, demir-çelik sektöründeki, tekstil sektöründeki, hatta lokumculuk ve inşaat sektöründeki firmalara bile gittik. Yapmak istediğimiz oluşumu anlattık. Belediye başkanımıza, valimize gittik. Bu oluşumun içinde olmalarını istedik. Çoğu şirket bunu kabul etti.
Teknokent olabilmesi için üst düzey anonim şirket olması lazım. Anonim şirket olunca da tamamen ticaret mantığı ile gidiyor, ortaklar bulmanız gerekiyor. Bu oluşumun %100’ü üniversitenin olamaz mıydı, tabii ki olurdu. Ama biz sadece üniversite olarak bakmadık. Sanayiyi de işin içine katalım istedik. Söylediğim gibi Kardemir’den başlayarak, belediye başkanımızdan valimizden başlayarak hepsini ziyarete gittik. 16 şirket bunu kabul etti. Valilik ve belediye dahil.
Buradaki en büyük hisse %48 olarak Karabük Üniversitesi’nin oldu. Kontrolü dışarıdan olsun diye, tek karar merkezi üniversite olmasın diye böyle bir paylaşım yaptık. İyi de olduğunu düşünüyoruz. %52’si dışarıya ait olduğu için karar verirken sadece üniversite karar veremiyor. Yönetim kurulumuzda Sn. Vergili var, TSO başkanımız var, valilik var. Bu nedenle bir karar verirken istesek de istemesek de sanayi ile iş birliği içinde olmamız gerekiyor. Genelde Teknokentler %100 üniversitelerindir, kimsede buna karışmaz. Karabük Teknokent Türkiye’ de bu anlamda örnek bir çalışma.
Kurumsal anlamda Teknokent’imiz yolun başında ve daha gidilecek çok yolumuz var. Özellikle altyapı ve fiziki alan yetersizliği görülüyor. Bu konuda ne gibi çalışmalarınız var?
Aslında altyapımız yetersiz ona katılıyorum. Ama doluluk oranına bakarsak şu anda %100 doluyuz. 1 senede Teknokent’i dolduran başka bir şirket yok sanırım. Ama bizim Teknokent’imiz %100 dolu, buna 1 senede ulaştık. Başka yerlere bakıldığında %50-%60 doludur. Bu nedenle sığamıyoruz, bu sene büyümemiz lazım. Aslında alanımız var, büyük arazimiz var. Ama maalesef yeterli değil. Bunun için belki ileride üst düzey yetkililer karar verirse KYK’ya ait olan yer Teknokent’e devredilebilir, ticari büyüme yapılarak şirket sermaye artırımına gidilebilir. Tabii buna karar verecek olan üst düzey yetkililerdir. Burası olmazsa yan tarafımızdan bir alanımız var, orada bir proje çalışması yapıyoruz rektörümüzle beraber. Basamaklı bir sistem yaptırmayı düşünüyoruz. Sanayi Bakanlığı’mıza müracaat ettik. Bize bununla ilgili bir ücret aktaracak. Proje çalışmalarını yapacağız. Niyetimiz inşallah 2023’te tekrar bir inşaat olacak. Teknokent’in alanını büyütmek, daha çok firma gelmesini sağlamak istiyoruz. Şu anda Teknokent’imiz dolu hatta çalıştıracak eleman bulamıyoruz. Bununla ilgili bir eğitim hazırlıyoruz. İŞKUR ve Kalkınma Ajansı bu konuda yardım edecek. Orada bir eğitime başlayacağız. Bu arada sözü geçmişken Kalkınma Ajansı’na teşekkür etmek gerek. Binanın dışı, üniversiteye ait araziye şirketler ortak olarak bedel ödediler ama içini tamamen Kalkınma Ajansı üstlendi. Bize yaklaşık 4 Milyon bütçe ayırdılar. Kolay Kolay olmayan bir şeyde bizim önümüzü açtılar. Valiliğimize de teşekkür etmek gerek. Bu işin önceliği valilikti, BAKKA’ydı.
Firmaların sizden ne gibi talepleri oluyor? Bunlar için neler düşünüyorsunuz?
Firmaların en çok istediği şey üretim yapmak için bir alan. Burada iki tür firma var; Bir yazılım firmaları var, geliştirdikleri şeyler var, bir de bir şeyler üretmek isteyen firmalar var. Onlara atölye gibi yerler lazım, işte bizim orada alanımız dar. Yer-alan sıkıntılarımız dışında bir de kantin sıkıntımız var. O konu hakkında da çalışıyoruz. Bunlar dışında her şeyimiz var. Hocalarımız burada, öğrencilerimiz burada, sanayicilerimiz ile birlikte iş birliği içindeyiz, Teknoloji Transfer Ofisimiz de var. İnşallah daha iyi bir yola gidiyoruz diye düşünüyorum.
Karabük Teknokent’e katılım olarak baktığımızda Karabüklü sanayicilerin sanki hatır için katıldıkları intibası var. Bizim araştırmalarımızda bunu gösteriyor. Oysa ülkemizde birçok büyük şirket bütçelerinin önemli bir kısmını AR-GE ve inovasyon çalışmalarına ayırıyor. Nerdeyse bedava sayılabilecek AR-GE çalışmaları sunduğunuz halde neden sanayicilerimiz katılmak istemiyor? Bu konudaki görüşlerinizi alabilir miyim?
Türkiye’nin bir hastalığı var, komşuda varsa yapıyorlar. Yeni bir know howa güvenip bir şeyin içine girmiyorlar. Mesela demir-çelik sektöründe bir haddecimiz “nasılsa para kazanıyorum” diye yeni bir şeye ihtiyaç hissetmiyor. Komşu firma yapmış olsa o da yapacak eminim. Bu nedenle bunun önünü biz açacağız diye düşünüyorum. Kendimiz bir şeyler kuracağız, kazanmaya çalışacağız.
Günümüzdeki “getir” firması Teknokent’lerde geliştirilmiş bir firma. Birkaç senelik firma olmasına rağmen iyi yollar kat ettiğini düşünüyoruz. Tabii biz daha Karabük olarak gelen firmaların çoğu dışarıdan. Karabük’te bildiğim kadarıyla Kardökmak bir yer aldı, Çağ Çelik bir yer aldı çelik firmaları olarak. Diğer Karabük firmaları da var. Ama çelik sektörü Karabük’ün merkezi olmasına rağmen diğerlerinden bir hareket görmedik. Firmalar bir şeyleri değiştirmeye değil, olanı sürdürme mantığındalar.
Demiri daha kaliteli hale getirelim, enerji arttırmaya yönelik bir şeyler yapalım, yeni bir teknoloji geliştirelim, yeşil çeliğe geçelim, araştırma yaptıralım, böyle bir dertleri yok. Olan ile yetinmeye çalışıyorlar. Yeni bir know how’a girmeyi düşünmüyorlar. Üniversitemiz içinde o kadar know how’lar var ki, bazı patentlikler var. Üniversitemizin müracaatlar ile birlikte 45 patenti var. Bu patentlerin hepsi ticarileşecek şeyler ama firmalar o patentlere bakmıyor. Patenti ticarileştirsek sonra üretmeye çalışırlar ama bir belirsizlik var.
Türkiye’de ilk defa çelik konusunda patenti üniversitemiz aldı. Özellikle “mikro alaşımlı çelikler” olarak ilk patenti aldık, “yassı malzemeler” ile ilgili patenti aldık. Avrupa’dan da aldık patentimizi ama bunu ticarileştiremedik maalesef. Çünkü firmalar yanaşmıyor. Zaten para kazandıkları ve belirli bir düzenleri olduğu için yeni bir oluşum olursa sonu olmayan bir şeye girerim korkuları var. Biz şimdi kendimiz mümkün olduğunca ticarileştirmeye çabalıyoruz. Sonra gelin üretin diyebiliyoruz. Başka çaremiz yok. İnşallah daha iyi sonuçlar alırız diye temenni ediyorum. Dünya nereye gidiyor görüyoruz. Onlar yine demiri dövsünler ama bir AR-GE yapmam lazım, bir inovasyon yapmam lazım, daha verimli olmam lazım, bir şeyler geliştirmem lazım diye düşünmeleri de gerekli. Zihinsel bir dönüşüm var, gelişmek zorundayız.