“Hepimizin hayat hikâyesi farklı. Hayat siyah beyaz çizgilerle kaplı gidilmesi gereken uzunca bir yol.
Biz çocukken hayatı oyun sanırdık. Büyüdükçe ve yaşlandıkça kavga olduğunu öğreniyor insan.”
Kimdir Hüseyin Onkardeşler, nasıl bir hikâyesi var?
1941 Yılında Giresun’un Eynesil ilçesinde doğdum. İlkokulu Zonguldak Gelik’te ortaokulu ise Giresun Görele’de bitirdikten sonra Zonguldak sanat okulunu bitirdim. Daha sonra askere gittim. T.C. Alparslan muhribinde bahriyeli olarak 30 AY askerlik yaptım.
Evli ve 2 çocuk babasıyım. Bir kızım ve bir oğlum var. Daha sonra yaşam bana en büyük acılardan evlat acısını gösterdi. Kızımı 90 da kaybettim.
Hepimizin hayat hikâyesi farklı hayat siyah beyaz çizgilerle kaplı gidilmesi gereken uzunca bir yol. Biz çocukken hayatı oyun sanırdık. Büyüdükçe ve yaşlandıkça kavga olduğunu öğreniyor insan.
Askere gidene kadar o zamanki adı Türkiye Demir Çelik İşletmeleri olan Kardemir’de çalıştım. Askerliğimi yaptıktan sonra Bartın çimento fabrikasında teknik personel olarak çalıştım.
Hepimizin iş hayatında dönüm noktaları vardır. Sizin ne zaman döndü şansınız?
1968 yılında Arçelik, Batı Karadeniz bölgesinde yetkili servis açtı. Ben de çalışmak için başvurdum. Başvurum kabul olduktan sonra İstanbul Sütlüce’de bizi 45 gün kursa tabi tuttular. Bizlere sertifika verdiler. Ben de Zonguldak’ta Batı Karadeniz bölgesi yetkili servisinde çalışmaya başladım.
İşte bu nokta hayatımın dönüm noktası diyebileceğim andı. Zonguldak’tan başka Çankırı ve Kastamonu vilayetleri de bize bağlıydı. Karabük ve Bartın o zamanlar Zonguldak’ın ilçesiydi. O zamanlarda servis arabamız yoktu. 20-25 kiloluk malzeme çantamız elimizde servise çıkardık. 3 teknisyen bir de servis şefimizle yürütüyorduk işlerimizi.
O günleri hatırladığımda hüzünlü bir mutluluk kaplar yüreğimi.
Size bağlı il ve ilçelere nasıl giderdiniz. Biz bundan 50 yıl önceden bahsediyoruz.
Zonguldak’tan gemi ile Kastamonu Cide’ye gider oradan minibüslerle dolaşırdık tüm Kastamonu’yu. Hiç unutmuyorum Cide bayimiz Güner Gürsoy abimiz misafir etmişti bizi ilk gittiğimizde. Nur içinde yatsın. 2 gün bizi ağırladı çünkü gemi 2 günde bir kalkıyordu. Aynı trenle geri dönerdik.
O yıllarda aklımıza takılırdı: “ Bu şirket bu masrafları yapıp da nasıl para kazanacak” derdik. Şimdi düşünüyorum da neden Arçelik’in ülkemizin en büyük firmalarından olduğunu daha iyi anlıyorum. Şirket bu servis ağını kurarken 50-100 yıl ilerisini düşünüyordu.
Çankırı’ya ise trenle giderdik. Hey gidi günler hey!.. Akşam saat 8.15’de trenle Zonguldak’tan hareket eder sabah saat 6’da Çankırı’ya ulaşırdık. Sabahçı kahvelerinde işyerlerinin açılmasını beklerdik 8,5-9 ‘a kadar.
Sonra 25-30 kiloluk çantalarımız elimizde mahalle mahalle servise çıkardık. Taksi tutma yetkimiz yoktu.
Servis bittiğinde trenle yine Zonguldak’a geri dönerdik. Çok çalışırdık ne mesai kavramı ne de yaman mefhumu vardı bizim için iş bitinceye kadar çalışırdık. Kendi işimiz gibiydi. Yaptığımız işi zevkle ve mutlu bir şekilde yapar 2 teknisyen arkadaşımla birlikte dur durak bilmezdik.
Burada bir anımı anlatayım. Arçelik A.Ş. dış servise çıktığımızda bize 35 lira harcırah verirdi. Tüm masraflarımız o paranın içinde karşılamak zorundaydık. Çankırı’ya gittiğimizde en ucuz otelde kalmak zorundaydık. Çok bakımsız ve kirli odalar olduğu için çantamızda mecburen çarşaf, yastık kılıfı ve nevresim koyardık.
Hep böyle mi sürdü yolculuklarınız?
Bir yıl sonra Arçelik A.Ş. bize bir servis arabası gönderdi Feka Ford bir minibüstü. Çok rahatlamıştık ondan sonra çünkü yedek parçalarımızı da yükler şoförle beraber ver elini Çaycuma, Bartın, Karabük ki o zaman Zonguldak’ın ilçeleriydi. Sonra Kastamonu ve ilçeleri Araç, İnebolu, Tosya, Taşköprü oradan Çankırı ve ilçeleri Yapraklı, Çerkeş, Kurşunlu ve nahiyelerini dolaşarak Zonguldak’a dönerdik gece yarısı.:
Ertesi gün en ufak bir yorgunluk hissetmeden sabah 8.30’da serviste olurduk. Arçelik A.Ş. kendi firmamız gibiydi.
Yarım Asırlık Karabük Hikayeniz Nasıl Başladı?
Arçelik A.Ş. 1971 yılında servis sisteminde yeni bir yapılanmaya gitti. Bence bu günlerin temelini o zamanlar attı. Türkiye’de ki bütün servislere bir tamim göndererek servis istasyonlarını özelleştirme kararı aldı.
“Özel servis almak isteyenlerin önünü açarak servis açma yetkisi verdi. Ben de birçok araştırmalardan sonra Karabük servisi için talepte bulundum. Birikmiş param yoktu. Elimizdeki altınlarımızı sattık. Sağdan soldan borç bularak Karabük Arçelik yetkili servisini açtım.”
İşte yarım asırlık Karabük maceram böyle başladı benim.
Karabük’e Servis Açtığınızda Ne Gibi Zorluklarla Karşılaştınız?
İşyerimiz borç harç içinde zorla açmıştım zaten gece gündüz demeden çalışmak zorundaydım. Elimde 20-25 kiloluk çantayla Karabük, Safranbolu, Eskipazar, Yenice gezdik durduk.
Bu arada 6 ay geçti. Arçelik bize taksitle üç tekerlekli triportör verdi. Bu bizim işimizi çok kolaylaştırdı. Hem zaman kaybından hem de yük taşımaktan kurtularak daha çok iş yapıyordum.
Bu triportörle tam iki yıl çalıştım. Daha sonra Anadol marka yerli araba çıkmıştı. Anadol pikap aldım. O yıllarda Bartın ve Cide bana bağlı idi. Anadol pikapla gece gündüz servise çıktım. Yetişmiş eleman yoktu yanımda. Her yere kendim gitmek zorundaydım. Çok çalıştım. Büroma sekreter dahi alamamıştım.
Daha sonra Bartın’a yetkili seviş açılınca ben de yapılanmamı Karabük’le sınırlandırarak daha hızlı ve daha kaliteli servis vermek için yoğunlaştım.
Koç Topluluğunda Neler Öğrendiniz Çalışma Hayatınız Boyunca?
Koç Topluluğu Türkiye’nin sanayisinde öncü bir şirket tüm kurum ve kuruluşlarıyla kurumsallığı hep en önde tutmuştur.
Bence en önemli özelliği şirket içi eğitime çok önem vermesidir. Bakın o yıllarda bile bizi hem eğitim hem de bir hafta tatile götürürdü. Şirkete bağlı tüm servisler İzmit’te toplanır oradan otobüslerle farklı tatil yörelerine götürürlerdi. Hem seminerlere katılır hem de dinlenirdik.
Bir anımı daha burada anlatayım; Rahmetli Vehbi KOÇ bu toplantılara katılır, bizimle tek tek ilgilenerek bir sorunumuz olup olmadığını sorar ve bizlerle resim çektirirdi. O günler çok güzel günlerdi.
Yıllar içerisinde Karabük’te nüfus artınca Arçelik 2 ayrı servis için yetki verdi. Ama daha sonra diğer firma devam ettiremeyip kapatmak zorunda kaldılar. Biz de bu günlere kadar tek başımıza geldik.
Niçin Başarılı Olamadılar Sizce?
Birincisi bu işi sevmediler. Bir işi seversen sürekliliğin olur.
İkincisi bence en önemlisi Arçelik Kültürü ve Arçelik terbiyesi ile yetişmediler. Hayat hikâyem yukarıda. Çok uzun ve emek isteyen yoldan geldik biz. Bizim şirket “Daima Müşteri Haklıdır” felsefesini müşteriye ulaşmak için kullanmıştır. Bu güne kadar Arçelik A.Ş. beyaz eşya servisinde 53 yılım geçti. Tekrar dünyaya gelsem aynı işi yapmak ister aynı şirkette çalışmak isterdim.
Nurlar içinde yatsın Vehbi KOÇ bir toplantısında “Çocuklar ne iş yaparsanız yapın, sık sık iş değiştirmeyin. İşinizde daha çok başarılı olmak için çabalayın.” Demişti.
Bu sözü hiç unutmadan bu günlere geldik. 50. Yılımda işimi oğluma devrettim.
Hüseyin Abi Yarım Asırlık Servis Hayatınızda Karabük’te Kimlerle Çalıştınız?
Bir yerde okumuştum “Zamana yenik düşmeyen tek şey anılardır.” Diyordu. 1968’de Zonguldak’ta işe başladığımda Karabük Arçelik Bayilerimiz, Aziz Sürmen, Azmen Ticaret, Hilmi Güneş, Daha sonra Beko bayimiz Natıroğlu Ticaret rahmetli Osman Natıroğlu. Bir kez daha bu güzel insanları saygı, sevgi ve rahmetle anıyorum.
Tabii yıllar içerisinde bu şirketlerin bir çoğu ya kapandı ya da değişime uğradı. Bu firmalardan sadece AZMEN Ticaret Cafer Arslan devam ettirdi. Rahmetli olduğunda Azmen Ticaret olarak oğlu devraldı. İşlerin başına geçti.
KOÇ Topluluğunun Bir Özelliği de Tüketici Haklarında Öncü Firma Olmaları. Bu Konuda Neler Söyleyeceksiniz?
Ben her yerde göğsümü gere gere söylerim. Bizim tüketici hakları üzerine kurulmuş bir sistemimiz var. Temel felsefemiz hiçbir müşterimizi mağdur etmemek üzere kurulmuştur. Hem şirketimiz hem de şahsen ben müşterilerimize gereken tüm kolaylığı sağlamaya azami gayret gösteriyoruz. Elbette yıllar içerisinde elimizde olmadan kırdığımız insanlar olmuştur onlar da haklarını helal etsinler.
İşinizdeki Zorluklar Nelerdir?
Hemen her meslekte olduğu gibi bizim de kalifiye elman ihtiyacımız her dönemde etkisini gösteriyor. Bulduğumuz yeni elemanlardan yeterli verim alamıyoruz.
Bir diğer zorluk da tüketicilerle Arçelik ürünleri arasında danışmada sıkıntı oluyor. Sonuçta biz de Arçelik’in verdiği talimatlarla sınırlıyız. Müşterilerden bazıları ellerindeki kitapçığı okumadan ve anlamadan bize haksız itirazda bulunmaları ve konuşmaları bizi üzüyor.