Neden sürdürülebilirlik üzerine bir direktörlük kurdunuz? Sürdürülebilirlik süreç yönetimi departmanınızın misyonu ve vizyonu nedir?
Günümüzde insanlığın karşı karşıya olduğu en büyük varoluşsal tehdidi iklim değişikliği krizi oluşturmaktadır. Otuz yılı aşkın bir mesleki tecrübeye sahip uluslararası bir hukuk bürosu olarak, gelecek nesiller için doğal çevreyi koruma sorumluluğumuz olduğunu biliyoruz.
Bu sorumluluğu kendi bünyemizde üstlenmeyi görev olarak benimsemenin ötesinde, bugün birçok Uluslararası Lider Hukuk Bürosunun yaptığı gibi doğrudan ve aktif olarak Sürdürülebilirlik Sistematiği içinde yer almak, bireysel ve toplu çevresel etkimizi azaltmak, çevre bilincimizi Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği Sürdürülebilirlik Kriterleri ile uyumlu şekilde geliştirerek çevresel sürdürülebilirliğe ve küresel iklim değişikliği hedeflerine ulaşılmasına katkıda bulunmak kararlılığındayız.
Hedefimizi uygulamaya geçirmek için Sürdürülebilirlik Süreç Yönetimi departmanımızı 2020 yılında hayata geçirdik. Geçen süreçte kendi iç yapılanmamızı ve sizlere sunmak istediğimiz hizmetlerin alt yapısını hazırladık. Sürdürebilirlik alanında farklı firma ve konusunda uzman profesyonellerden oluşan geniş bir network oluşturduk. Dünyanın en büyük kurumsal sürdürülebilirlik girişimi olan UN Global Compact’a başvurumuzu gerçekleştirdik. Bağımsız Uluslararası Küresel Raporlama Girişimi olan GLOBAL REPORTING INITIATIVE-GRI üyeliğimizi tamamladık.
Bu süreçte bir kısım kamu ve özel kuruluşun Küresel Sürdürülebilirlik raporlamalarını değerlendirme ve raporlama çalışmalarını üstlenmeye başladık. 2022 yılında AA1000 AS Güvence Standardı (Assurance Standard), AA1000 SES Paydaş Katılımı Standardı (Stakeholder Engagement Standard) ve AA1000 AP Hesap Verilebilirlik Prensipleri (Accountability Principles) tahtında AccounAbility üyeliğimizi gerçekleştirdik. Dolayısıyla ülkemizde çevre bilincine sahip ve uluslararası gelişmeleri yakından takip eden az sayıda firmanın geçmiş dönemlerde gönüllü olarak yaptıkları Sürdürebilirlik Raporlarının ve bu raporlarla üslendikleri hedeflere ulaşıldığının 1 Ocak 2023 yılı itibariyle başlayacak ilk zorunlu raporlamalarla doğrulamasını çalışma alanımıza ekledik.
Bugün geldiğimiz nokta itibariyle kısaca Sürdürebilirlik olarak adlandırılan ESG (Environmental, Social, Governance-Çevresel-Sosyal-Kurumsal Yönetim) konularında, kamu kuruluşları, bankalar, işletmeler ve yatırımcıların Sürdürülebilirlik Süreç Yönetimi ve Kurumsal Sürdürebilirlik Raporlaması Sertifikasyonu ile ilgili çalışmalarını Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği kriterleri doğrultusunda gerçekleştirecek yeterliliğe ulaşmış bulunuyoruz.
Sürdürülebilirlik alanındaki hizmetleriniz nelerdir?
– Özellikle son dönemde gelişen Sürdürebilirlik, Karbon Yönetimi ve Yeşil Dönüşüm kapsamında Sürdürebilirlik Hukuku, uluslararası mevzuata uyum ve sertifikasyon ile global raporlamalar konusunda hizmet vermekteyiz.
– Türkiye’nin de taraf olduğu Paris İklim Anlaşması, BM Sürdürülebilirlik İlkeleri, AB Yeşil Mutabakatı, Sınırda Karbon Vergisi ve diğer Ulusal ve Uluslararası tüm direktif ve yasal düzenlemeler kapsamında Türkiye’deki kurum ve kuruluşların hukuki risk yönetimi ve mevzuat uyum çalışmaları konusunda destek sağlamaktayız.
– Sürdürebilirlik ve Önleyici Hukuk çalışmalarının yanı sıra uluslararası direktifler ve ulusal mevzuat gereği, Türkiye’deki kurum ve kuruluşların Yeşil Dönüşüm, Karbon Nötr ve Sürdürebilirlik ekseninde yapmış oldukları çalışmalarda ihtiyaç duyulan finansmanın sağlanması konusunda da Program Tasarımı, Proje Geliştirme ve Uygulama, Fon Kaynaklarına Erişim ve Süreç Yönetimi ekseninde danışmanlık hizmetleri sunmaktayız.
-Müvekkillerimizin net sıfır taahhütlerini eyleme dönüştürmelerine ve rekabet avantajı oluşturmak için yeni fırsatlar yakalamalarına, kuruluşların uzun vadeli sürdürülebilirlik ve değer yaratma yolculuklarında ilerleme kaydetmelerine yardımcı olmaktayız…
Greenwashing hakkında neleri bilmeliyiz? Neden önemli?
Greenwashing, bir kuruluşun çevresel etkisini gerçekten en aza indirmektense kendisini çevre dostu olarak pazarlamak için daha fazla zaman ve para harcamasıdır.
Oxford sözlüğünde Greenwash “çevreye karşı duyarlılık gösteriyormuş gibi bir imaj yaratmak isteyen şirket ve organizasyonların yaptıkları yanlış ve yanıltıcı bilgilendirme” olarak tanımlanmıştır.
Türkçe ’de Yeşil Parlaklık/Yeşil Aklama/Yeşil Boyama/Yeşil Badana olarak çeşitli şekillerde adlandırılmaktadır. Örneğin 1991 yılında kimya şirketi DuPont, çift cidarlı petrol tankerlerini, deniz hayvanlarının koro halinde Beethoven’in “Ode to Joy” şarkısında zıpladığını gösteren bir reklamla duyurmuş ancak aynı yıl şirketin ABD’deki en büyük kurumsal kirletici olduğu ortaya çıkmıştır.
Bir diğer örnek ise 2015 yılında Volkswagen tarafından düşük karbon emisyonuna sahip olduğu iddia edilerek piyasaya sürülen araçların motor yazılımlarında karbon emisyonlarını yanlış ölçen aygıtların kullanılması ve bu araçların karbon emisyon oranlarının bilinçli şekilde düşük ölçülerek, olduklarından daha az kirletici şekilde kamuya duyurulması gösterilebilir. Bu skandalın Amerikan Çevre Koruma Ajansı tarafından tespit edilmesi üzerine 2017 yılında Volkswagen bu yeşil aklama faaliyetleri ve yanıltıcı içerikler nedeniyle 2.8 milyarlık bir cezaya çarptırılmıştır. Dünyamızın karşı karşıya kaldığı krizlerden en büyüğü olan iklim krizi ile mücadelede en çok zorlananların başında şüphesiz ki kâr amacı ile çalışan ticari şirketler gelmektedir.
Çevreye duyarlı bir yaşam sürme bilincine erişmeye başlayan tüketicilerin git gide markalardan bu yönde beklenti içine girmeleri ve bunun yarattığı baskı şirketleri “YEŞİL” üretime zorlamakta, markalar da ürün ve hizmetlerini sürdürülebilirlik konusu üzerinden yeniden şekillendirmeye veya “bu şekildeymiş gibi yapmaya…“ başlamışlardır.
Greenwashing ne gibi hukuki sorumluluklar ortaya çıkartmaktadır ve büyük şirketler nasıl pozisyon alıyor?
Toplumsal sorumluluk bakımından şirketler için risk yönetimindeki en önemli ve en tehlikeli husus şüphesiz ki kanun ve kurallara uyum konusunda tecrübe edilebilecek problemler açısından ortaya çıkmaktadır. Bundan sebeptir ki American Express, Bank of America, Cisco, Citibank, Delta Havayolları, Goldman Sachs, Home Depot, Merck gibi birçok hatırı sayılır şirkette CEO mertebesine yükselenler eski hukuk müşaviridir ve bu bir rastlantı değildir.
Sosyal ve çevresel performansla daha fazla ilgilenmeye başlayan tüketiciler ve yatırımcılar arasında yeşil ürünler için artan sayıda talep bulunmakta bununla birlikte çevre dostu uygulamalara ve ürünlere yönelik artan tüketici talebinin ortasında, giderek daha fazla firma gerçekleri uydurma yoluna başvurmaktadır. Yeşil ürünler pazarının son birkaç on yılda genişlemesi, tüketicilerin sürdürülebilir ve organik ürün-hizmetlere ısınması beraberinde şirketlerin kendisini olduğundan daha çevreci göstermeye çalıştığı bir ortamı getirmiş, tatsız bir şekilde üreticilerin ve pazarlamacıların yanıltıcı açıklamalar yapma eğilimi artmış yani kısaca greenwashing yoğunlaşmıştır.
Gerçekte olan aktiviteleri aslında çevreye zarar verse bile bir şirketin, insanlara çevre hakkında endişe duyduğunu düşündürmeyi amaçladığı faaliyetler bütünü olan greenwashing firmaların düzenlemeden kaçınmak için sessizce kulis yaparken çevreye bağlılık iddiasında bulunmasıdır. Şu ana kadar ki en maliyetli iş skandallarından biri olan VW skandalının bir yüzü greenwashing’e ilişkinken; diğer yüzü dünya devi bir markanın dahi alınan yanlış bir karar neticesinde yerle bir olan prestij, itibar ve marka değeri kaybına ilişkindir.
VW bize karar alma mekanizmasının önemi, hukuki öngörülebilirliğin gücü, karşılaşılabilecek yaptırımlar öncesinde önlem alabilmenin değeri ve yanlış kararların külfetleri açısından gerçek bir tecrübe sunmaktadır. Bu olaydan çıkarılabilecek en net sonuç ve en büyük ders esasında küresel çapta güçlü VW gibi bir markanın dahi işin hukuki boyutlarını bilmeyen, karşılaşılabilecek yaptırımları öngöremeyen kişilerle çalışmasının ve bu neticede alınan kararların bu denli güçlü bir firmayı bile yerle bir edebileceğidir.
VW bu skandal ile hem şirket hem de hissedarları için korkunç sonuçları olan büyük bir dolandırıcılığa imza atmıştır. Zayıf liderliğin ve hastalıklı şirket kültürünün yıkıcı gücünden şüphe duyan herkes için Almanya’nın gururu ve kalbi olan VW’nin skandalı; marka değerinin düşmesinin, zarar gören itibarın, tutuklanan üst düzey yöneticilerin, mahvolan hayatların ve zor kazanılan milyarlarca doların kaybının temsili ile destan niteliğinde bir derstir ve görüleceği üzere kurumsal skandalların etkileri yıllarca yankılanabilir
Karabük ekonomisi ağır sanayinin beşiği, kentin can damarı Kardemir ve buna bağlı olarak çelik sektörü ağırlıklıdır, sürdürülebilirlik noktasında neler söyleyeceksiniz?
Burada iki önemli konu var Avrupa Birliği Aralık 2019 da AB Komisyonu tarafından açıklanan Avrupa Yeşil Mutabakat çağrısı ile 2030’a kadar karbon salınımını %50 azaltmayı, 2050 yılına kadar ise sıfır karbon salınımı hedefine ulaşmayı amaçlıyor.
Ülke olarak en büyük ihracatımız AB ülkelerine olduğu için bu konu bizi çok yakından ilgilendiriyor. Bu uygulamalardan etkilenecek sektörlerden en önemlisi Çimento ve Demir Çelik sektörüdür. Çünkü karbon salınımı en fazla olan sanayi alanı bunlardır.
Diğer yandan AB’ye ihracat yapan şirketler yönünden sınırda karbon vergisi uygulaması başlayacak, 2023 yılından itibaren 3 yıllık süreçte mali sorumluluk getirmeyen geçiş döneminden sonra 2026 yılı başından itibaren gerçek anlamda uygulamaya konulacaktır.
Sanayicilerin bu dönüşüme kendilerini hazırlaması gerekmektedir. Hem teknik olarak karbon ayak izlerini hesaplamaları, hem de hukuki olarak doğabilecek anlaşmazlıkların önlenmesi için kanun ve kurallara uyum noktasında uzman danışman şirketler ile ortak hareket etmeleri gerektiği görüşündeyiz.