Geçtiğimiz yüzyılın başı kömürün gücüyle hayat bulan cevherlerin dönemiydi. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda da kömürün gücüyle demire yeni bir anlam katan, çeliğe su veren Karabük tüm ülkemizin ağır sanayisine kaynaklık etti. Karabük halkı olarak hepimizin kursağı bacalarımızdan çıkan dumanla, potalardan akan demirle doydu.
Bu yüzyıl sanayimizi aynı güçle sürdürme yolunda yeni yol haritalarının önümüze çıktığı; “yeşil üretim”, “yeşil dönüşüm” “karbon nötr” gibi kavramların ve zorunlulukların gündemimize girdiği bir yüzyıl. Altında Türkiye’nin de imzası bulunan Paris İklim Anlaşması ve ihracatımız konusunda kesin sınırlamalar öngören Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı’nın gereklerini yerine getirmek konusunda ne derece bilgilendirildik, savaşın neden olduğu enerji krizine bağlı gelişen esneme ve ertelemeler ne durumda tüm ülkenin hatta mutabakatı ortaya koyan AB’nin dahi kafa karışıklığı yaşadığı bir süreçteyiz.
Sınırda Karbon düzenlemesi 2026 yılı başında başlıyor. Çimento ve demir-çelik sektörleri karbon salımı en yüksek iki sektör. Bu durum en çok AB ile ihracat yapan ve yapma potansiyeli olanları etkileyecek. Bizim gibi ekonomisi demir-çelik sanayisine bağlı bir il için yalnız şirketler bazında değil, tüm kentin ekonomik sürdürülebilirliği ve iyiliği açısından durumu değerlendirmek, öngörü geliştirmek zorunda olduğumuz bir noktadayız. Bu nedenle KTSO olarak önceliğimiz üyelerimizi bu sürece dair detaylarla, risk analizleriyle bilgilendirmek; Bunun için gerekli seminerlerin, eğitimlerin ve fizibilite çalışmalarının yapılmasını sağlamak.
Yeşil üretim yolculuğunda en çok göz korkutan elbette Ar-Ge maliyetleri. Ar-Ge sürecinin karşılığını görmek kısa zamanda gerçekleşmediği için sanayicimiz haklı gerekçelerle sonunu görmediği, yeterince bilgilenmediği alanlarda yatırımlar yapmak istemiyor. Bu elbette anlaşılabilir bir durum, ancak yaklaşan kısıtlamalar için zamanında yapılmayan Ar-Ge yatırımları birkaç yıl içinde ihracatımızı kökten etkilebilir ve ciddi ekonomik darbelere neden olabilir.
Başta IPA olmak üzere, fizibilitelerin hazırlanması ve yatırımların gerçekleşmesi için fon ve hibe kaynaklarını araştırıyor ve olası proje senaryoları üzerine ehemmiyetle çalışıyoruz. Karabük Ticaret ve Sanayi Odası’nın sorumluluğu; üyelerini bu konuda zamanında bilinçlendirmek, yönlendirmek ve mümkünse gerekli projelerin içine dâhil etmektir. Önümüzdeki dönem bu konuda gereken çabayı harcamak üzere iş planlarımız hazırladığımızı ve üyelerimizi bilgilendirdikçe yol haritamızı birlikte çizeceğimizi belirtmek istiyorum.
Her şey, Karabük’ü düz bir ovadan ateş ve dumanla yoğurarak var eden ocaklarımızı korumak ve daha güçlü, daha uzun ömürlü kılmak için…